Bir kolbastı çılgınlığıdır gidiyor. Her yerde kolbastı. Daha ilk hecelerini gevelemeye başlayan çocuklara bile ‘anne, baba’ demeden kolbastı öğretilmeye çalışılıyor. Çocuk sağa sola iki sallansa anne babada büyük bir sevinç:
-Bak bak gördün mü? Kolbastı…
Sonra komşuya, dosta akrabaya adeta çocuk imkansızı başarmışçasına övünmeler…
Yahu bu nasıl dans, nasıl folklor. Ben kırklı yaşlara merdiven dayamış biri olarak yöremizde böyle bir oyuna tanık olmadım. Özellikle köyden Trabzon’a göçenler musallat etti bu oyunu başımıza. Düğünün orta yerinde bakıyorsunuz iki genç hatta bazen otuzlu yaşlarda iki erkek vatandaş atlıyor orta yere. Başlıyor tepinmeye. Ama ne tepinme! Herifler kendinden geçiyor. Kafa bir tarafa saçlar bir tarafa. Ayaklar kıçlara vuruyor. Aman Allahım bu nasıl oyun? Biraz seyredince adamın kafayı peynir ekmekle yediği vehimine kapılmamak mümkün değil. Adeta uyuşturucudan zil zurna olmuş rockçular sahneye çıkmış gibi. Bazen de ağır adam olarak tanıdığımız gençler yapıyor bu kolbastıyı. Onlara da ayrıca şaşıyorum doğrusu. Hele damat efendilerin orta yere atlayıp kolbastı yapması’…. Yahu sen hele otur yerine. Bu gün ağır ol yahu, bırak kolbastıyı molbastıyı. Bizde oyun mu yok?
Kolbastıda düz horonun ahengi, sallamanın zerafeti, atlamanın ritmik hareketi ve altı ayağın seyir zevkinden eser var mı?
Kendi düz horonunu, atlamasını, sallamasını, altı ayağını vesaire unutan nesiller kolbastıya dört elle sarıldı. Yazık…
Sevmiyorum bu oyunu ne yalan söyleyeyim. Böyle dengesiz, düzensiz ve estetikten yoksun bir oyun tasavvur edemiyorum. Bir de Trabzon’un bu oyuna sahip çıkma ve benimseme mücadelesi varya ona da ayrıca bozuluyorum. Yahu bunun nesine sahip çıkıyorsun? Bu adamın olsa olsa yüzünü kızartır.
Bellerine zor tutan, yan taraflarında onlarca cep bulunan pantolonlarıyla zıplayan kolbastı gruplarını televizyonlarda görünce içim daralıyor. Yok yok diyorum bu akıllı adam işi değil. Pantolon her an düştü düşecek: Eşikte duruyor. Bereket bu güne kadar pantolonu düşen olmadı. Yoksa o da aleme rezil olacak kolbastı da, biz de…
Yani dostlar Faroz mu sahip çıkar, Arafil mi bırakın sahip çıksınlar. Bizden uzak olsun. Ama Çaykara düğünlerinde kolbastıya tahammül edemiyorum. Kökü bizden olmayan hiçbir şeye tahammül edemediğim gibi…
Kolbastı değil ter bastı!
Bu kolbastıyı en çokta Trabzonspor meşhur etti. Kolbastıya bir yerde tamam derim.
Alınan galibiyetlerin ardından iyi gidiyor.