En çok beyaz yakışırdı bu yerlere.. Gelinliğini giyen masum bir kız edası içinde, kar beyaz düşler peşinde.. Temizliği de simgeler ya bir yandan, kirletilmiş onca şeyin istediği gibi en büyük ihtiyaçtan.. Kıvrım kıvrım uzanan yollar sessizliğe bürünür, beyaza bulanan dallar arşa doğru süzülür.. Doğa ihtişamıyla gösteri yapar insana, bir yandan ölüm uykusu hiç yaramaz minik cana.. Onlar biçare aş arar lokma arar, karın tokluklarına pervazlarda sabahlar.. Yalnızlığa dosttur loş akşamlarda karlar, sırlara vakıf olur vakti dolana kadar.. Bir de olmazsa olmaz sıcacık bir demlik çay, seyr-ü alem ederken biliriz ki tek ‘Var’ var.. Ötesine gitmez göz varmaz ayak, fakat eninde sonunda ebediyet muhakkak..
Bir de kar beyaz sevdaları vardır yüreklerin.. Tohum saçmak için baharı bekleyen, baharı beklerken hasreti deşilen.. Gökten inen rahmet kadar masumane, tek yürekte çok olmaktır naçizane.. Saf düşlerde hayat bulur hasretin kavuşması, çaresizce bahardır en büyük avunması.. Ayak izi uzanır boylu boyunca yoldan, giden gider hüzün kalır geriye kalanlardan..
Yağan beyaz bir sükut, yağan beyaz bir rahmet… Birbirine değmeden, zarar vermeden Çaykara’yı süslerken. Öylesine huzur verici bir sessizlikle temizler ki evreni, dokunsan büyüsü bozulacak gibi beyaz örtünün izleri.. En iyisi mi uzaktan seyretmek sessizliği, çıtırdayan sobanın kırmızı alevleriyle camda kesişen akislerini.. Radyodan ise kadifemsi bir ses eşlik eder an’a mana yüklercesine, ‘incecikten bir kar yağar, tozar Elif’ dercesine.. Vee.. Doğa uyur, dünya susar; melek iner, rahmet saçar…