ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
37,9087
EURO
40,9658
ALTIN
3.795,77
BIST
9.659,48
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

Kırandan hep aynı yere bakmak!(Çobanın günlüğünden)

10.04.2020 16:13
A+
A-

Çobanın günlüğü. (Yetmişli yıllar)
Kış tam çıkmadı. Havalar halâ soğuk. Özellikle sabah soğuğu çekilir gibi değil. Ama çare yok mezireye çıkılacak. Ot bitti, yem bitti, Kuzulama tamamlandı. Mart kıtlığı başlayınca, önü boş kalan koyun açık hava ister. Çıkacak, otlayacak, dolaşa dolaşa yeni çıkmaya başlayan otları çiçekleri toplayacak. Baharın yağmurunu da, sisini de zaman zaman görünen güneşini de içine çekecek.

O zaman ver elini mezire. Çayırların, dikenlerin, çiceklerin filizlenmeye başladığı bu zamanlar, çobanın da doğayla buluştuğu günler olur. Yiyecek, içecek, kumanya alınır, meziredeki ev şenlenir. Ev bir kıranın hemen yamacında kurulmuştur. Kıran rüzgara fırtınaya karşı eve siper olmuştur. Çoban koyun sürüsünü çayırlara salar. Kırana çıkar ve dört ay süren ayrılığı bitirmenin sevinciyle kıranın üstünden önce dört yanına uzun uzun bakar. Sonra başını gökyüzüne kaldırır ve avazı çıktığı kadar bağırır.

“Eyy dağlaaaar! Garip dağlaaaar… nasip oldu gene buluştuk.”

Sonra sürüye iki ıslık çalar. Köpeklerin havlaması duyulur. Karşı mezireden de iki ıslıkla cevap gelir. Sonra yukardan ve de aşağıdan… “biz de burdayız” ıslıkları sıralanır. Islıklar dağlardan vadilere doğru yankılanır. Evet der,  yalnız değilim öz güveniyle rahat bir nefes alır. Ardından derin bir sessizlik huzur verir sanki.

Yapılacak çok iş var oysa. Hemen eve döner, önce ateşi yakar. Ocağın üzerine su dolu güğümü koyar. Evin içini süpürür. Tavanda ve duvarlardaki örümcek ağlarını alır. Yatacağı yeri hazırlamadan yatak yorgan, yastık, kilim, mitil ne varsa dışarı çıkartır, havalandırmak için açar. Döner yatağı sereceği yeri süpürür, temizler. Ahıra iner, kapıyı açar, ahırı da akşama hazır hale getirir. Tekrar kırana çıkar. Sürüye bakar. Sürünün evin etrafında otladığını görünce rahatlar. Islıkla keyifli bir kayde tutturur. Tekrar tekrar çalar. Etrafa bakar. Karşı-beri, aşağı-yukarı, görebildiği her tarafa dikkatle bakar. Neresi akmış, nerede sel olmuş, hangi evlerin çatısını rüzgar atmış, yanan, yıkılan ev var mı, yok mu iyice bir bakar.

Aklına radyosu gelir. Eve girer el radyosunu açar. Radyodan; Dıııd…dıııd. dıııd. saat 13 :00 burası Türkiye radyoları… Şimdi haberler. Tam zamanında açmışım diye düşünür. Haberlerin ardından spor. İlgili değildir ama mecbur dinler. Çünkü en son verilecek hava durumu raporu onun için önemlidir. “Doğu Kardeniz bölgesi sabah saatlerinde sisli, daha sonra parçalı bulutlu ve akşama doğru hafif sağanak yağışlı geçecek. Gecenin en düşük sıcaklığı 5, yarın günün en yüksek sıcaklığı 13 derece olacak.”…

İyi fena sayılmaz diye düşünür. Yeniden işlerini yapmaya koyulur. O sırada güğümdeki su kaynamıştır. Demliği alır çayı demler, tek kişilik sofrasını kurar. Geç olsa da kahvaltısını yapar. Ateşi yeniden kökler. Dışarıdan içeriye odun taşır. Gaz lambasının gazını, camını koyar hazır hale getirir. Sigarasını yakar. Üst üste iki üç nefes çeker, keyiflenir. Sonra şu meredi de bir bırakamadım gitti diye kendine kızar. Kapıya çıkar. Dışarı bakar. Sürünün uzaklaştığını ve bir hayli dağıldığını görür. Sofrasını aceleyle kaldırır. Kapıyı çeker, çıkar. Sürüyü toparlamak için harekete geçer.
Bir süre otlayan koyunları izler. Bazılarıyla konuşur. Kuzuların bir kaçını yakalar, sever. Uzaklardan gelen İkindi ezanıyla oturduğu yerden kalkar. Sürüyü hey heyleyerek, ellerini havaya kaldırıp indirerek bazen de kalın çoban değneğini sallayarak sürüyü toparlar ve mezireye indirir.

Koyunları ahıra koyar. Köpeklerinin yalını verir. Tekrar kırana çıkar. Hava kararmaktadır. Çakalların sesi uzaklardan gelmeye başlamıştır. Yalnızlık…sessizlik…ve insansızlık bir an için içini daraltır. Derinden bir of çeker. Eve girer radyonun sesini iyice açar. Yurttan sesler korosundan türküler dinler. Ateşi iyice yakar. Ateşin ışığı yüzünü aydınlatır . Cebinden aynasını çıkartır Yüzünü inceler bir müddet. Ah karım olsaydı çok iyi olurdu şimdi ama yok. Ateşe karşı sırasıyla sırtını, önünü, yanlarını dönerek her tarafını iyice ısıtır. Üstünü çıkartmadan yatağına uzanır. İlk gün sıkıntı yaşamamasına, bir terslikle karşılaşmamasına sevinir.
Uyku ağır ağır çöker. Göz kapakları ağırlaşır. Ateşe iki büyük odun daha dürter. Elbisesini çıkartır. Alttan giydiği kışlıkları çıkartmadan yatağa girer, yorganı üstüne çeker. İki ay böyle geçecek ama havalar ısınacağı için bu günkü kadar zor olmayacak diye düşünürken uykuya dalar….

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.