Çaykara ve Dernekpazarı Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Onkoloji Uzmanı Dr. Ahmet Zengin Sonnokta Gazetesi Genel Koordinatörü Selim Şener’e kanser ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Trabzon Kanuni Eğitim Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Ahmet Yaşar Zengin gazetemize konuştu. İşte Zengin’in açıklamaları: “Yaklaşık 25 yıllık hekimim, 15 yıldır da Radyasyon Onkolojisi Uzmanı olarak Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışmaktayım. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde de hizmet yaptım. Radyasyon Onkolojisi branşı son yıllarda ülkemizde çok önemli gelişmeler kaydetti. Çünkü Radyasyon Onkolojisi teknik olarak cihaza bağlı bir tedavi modeli. Halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen Radyasyon Onkolojisi Bölümü cerrahın ameliyat ettiği ve ameliyat esnasında gözle göremediği ama mikroskobik olarak görünen tümör hücrelerinin hastada olduğu bilinen hastalıklarda ya da cerrahın tamamen çıkartamadığı bazı tümörler ile ilgili ameliyat sonrasında çıkan patoloji sonucunda onkoloji konseyinde raporları değerlendirip bu hastalara tedavi planlıyoruz.”
TİROİDDE ARTIŞ VAR
“Işın tedavisi sırasında bazı hastalara kemoterapi de veriyoruz. Bu kemoterapinin amacı ışın tedavisine hastalığın duyarlılığını arttırmak ve tedavi etme olasılığını sağlamaktır. Türkiye’nin sayılı kliniklerinden bir tanesiyiz Tıp Fakültesi’ndeki ekiple birlikte bölgemize hizmet vermekteyiz. Hasta yoğunluğumuz da gittikçe artmaktadır. Ancak, Trabzon’da moda deyim olarak Çernobil faciasından sonra onkoloji vakalarında artış olduğuna yönelik halk arasında yaygın bir inanış var. Yapılmış bilimsel çalışmalar göstermektedir ki Trabzon’daki onkolojik vakalar ile Antalya bölgesi ya da Güneydoğu Anadolu’daki onkolojik vakalar arasında bir fark gözükmemektedir. Yalnız şunu söyleyebiliriz ki yağmurla gelen radyoaktif iyonların çay gibi mahsullerle vücudumuza bulaşması sonucu radyoaktiviteye en hassas olan tiroid kanserinde minimal bir artış olduğu görünüyor. Bu kanser türünde bir artış olduğu doğru.
”ÇOCUKLARIMIZDA GENETİK TEHLİKE!
“Kanser vakalarındaki artışın sebebi olarak şunları da söyleyebiliriz ki, bu olay biraz da toplumun sanayileşmesi ve gelişmesi ile ilgili. Toplum olarak modernleşiyoruz, gelişiyoruz, sanayileşiyoruz. Cep telefonu artık çocuk yaşlarına kadar indi, emziği bırakan çocuk artık cep telefonu ile buluşuyor. Bu konular tabi ki çok önemli. Ancak şu da var biz bölgesel olarak ataerkil bir toplumuz. Özellikle Trabzon bir tarım toplumu. Köyde kendi anne ve babamızın yetiştirdiği doğal tarım ürünleri ile büyüdük ama maalesef bizim çocuklarımız genetiği değiştirilmiş ürünlerden elde edilen tohumlardan yapılmış yiyeceklerle besleniyor. Ve bu çocuklarımız ya televizyon izliyor, ya kitap okuyor ya da bilgisayar başında. Spor yapmıyorlar, yani vücutları çalışmıyor. Çalışmayan bir vücut da aldığı genetiği değiştirilmiş besini dışarıya atamıyor. Bu da insanda otonomi oluşturuyor ve zamanla kansere dönüşebiliyor. Hava kirliliğimiz de bir etken. Sigara içme yaşı ise ilkokullara kadar dayandı. İşte bu tür sağlıksız koşullar kanser vakalarını arttırabiliyor. Devletin bu konuda daha aktif bir politika izlemesi gerekli. Genç nesilleri korumak adına daha sert tedbirler alınabilir.”
GEÇİŞTİRİLEN AĞRILAR KANSER DİYE GELİYOR
“Bazı hastalarımızın romatizma ağrısı diye geçiştirdiği ağrılar önümüze kanser vakası olarak geliyor. Böylece vaka geç gelmiş olduğu için hastalığın evresi de ilerlemiş oluyor. Evre ilerleyince de o kanser vakasını tedavi etmek çok daha zorlaşıyor. O vakayı aynı zamanda cerrah da ameliyat edemiyor.”
AŞIDA ÜMİT VAR
Kanser tedavilerinde ışın tedavisi ve kemoterapi dışında aşı da kullanılabiliyor. Küba, çalışmalara kendi bilim insanınıza değer verdiğinizde başarının gelebileceğine verilebilecek güzel bir örnek ülke. Küba’daki aşı tedavisi daha çok akciğer kanserinde belli bir başarı şansı yakaladı. Kanseri tamamen tedavi edecek ve tamamen ortadan kaldıracak bir aşıdır denilemez. Bu aşı örneğinde ümit var fakat mucize olduğu söylenemez henüz.” İLK GÖRDÜĞÜMDE DEDİM Kİ “Altı aylık bir yurtdışı eğ itimim oldu ve Amerika’nın ilk on tıp fakültesi arasında olan bir üniversitede çalıştım. Orada çalıştığım süre içerisinde tomoterapi cihazını ilk kez orada gördüm ve dedim ki herhalde bu cihaz ben emekli olduğum zaman Türkiye’ye gelir, biz bu cihazı ülkemize alamayız. Ama şuanda ben Trabzon’da on yıldır tomoterapi ile hasta tedavi ediyorum. Dolayısıyla sürecin sizin nereye getireceğini bilemeyiz. Evet, bölgemizdeki hastalarımızın İstanbul veya Ankara gibi büyükşehirlerde tedav i olma isteğ i var. Ancak dediğim gibi, değil İstanbul veya Ankara’ya gitmek Amerika’ya da g itseler de ay nı tedaviyi alacaklardır. Burada çok başarılı cerrahlarımız var. Çok başarılı medikal onkologlarımız var. Ama kafasında ille de İstanbul veya Ankara’ya gitmeyi koynalar oraya muhakkak gidecektir. Onlara bir şey yapamayız. Tabi ki buraları gitmesine gerek olan ve sevk gerektiren hastaları biz de sevk ediyoruz.”
DEPRESYON DURUMUNA DÜŞÜYORLAR
“Kanser hastası psikolojik olarak da depresyon durumuna düşüyor. Onu ailesinden kopartıp başka bir ilde yalnız başına sürekli kendi hastalığı ile kafasını meşgul etmek de bu yüzden doğru değil. O hastanın savunma sisteminin de çökmesine neden olunur. Aynı şekilde kanser hastası da başka bir ilde tedaviye gittiğinde tüm aile kendisi ile gidemeyeceğinden yalnızlığa mahkum ediliyor ve hasta psikolojik olarak da sıkıntı yaşıyor. Hekime danışmadan Ankara veya İstanbul’a hastaların gitmesini uygun görmüyorum.”
Kaynak: Karadeniz’de Sonnokta Gazetesi